İslam diğer tahrif edilmiş dinlerde olduğu gibi sadece Allah ile insan arasındaki ilişkileri düzenlemekle kalmaz ayrıca insanlar arasındaki ilişkileri de en ince ayrıntısına kadar tertib eder. Bu ilişkiler o kadar net ortaya konmuştur ki dünyanın neresine gidersek gidelim mesela müslüman çocuklar babalarına isimleri ile hitap etmez, onlar karşısında yan gelip yatmazlar....
Hakikate duyduğumuz aşkı özledik. O’na, Merhametlilerin en Merhametlisi’ne ulaşmak için her şeyimizi feda ettiğimiz aşkı özledik. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in ayağının tozu olan aşıkları özledik. Ümmet-î Muhammed ruhumuzun en büyük özlemine işaret ediyor. Bu söz dermandır, kurtuluştur, ilaçtır. Ümmet-i Muhammed bizim kim olduğ...
Kur’ân-ı Kerîm’de; “İnsan, başı boş bırakılacağını mı sanıyor?” buyruluyor. Allah insana pek çok nimetler vermiş, bunların nasıl kullanılması gerektiğini de bildirmiştir. İnsan, kendisine emâneten verilen bu nimetleri, keyfine göre değil gâyesi doğrultusunda kullanmakla yükümlüdür. Bunları yapmadığı veya yarım yamalak yaptığı zaman önce Mevlâ’sına, sonra da kendisine ve...
Helal ışık nur gibi, Haram siyah ur gibi, Cehennemin narına, Takva kalâ…sur gibi.
Kültürümüzde “yol odur ki doğru vara Allah’a” diye çok anlamlı bir yol tanımı bulunmaktadır. “Allah’a doğru varan yol” merhum Süleyman Çelebi’nin Mevlid’inde “Hazretine doğru varan yol için” diye dua ve niyaz cümlesi olarak yer almıştır. Bu yol, sırât-ı müstakim’in ta kendisidir. O da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kılavuzladığı yoldur
Kadir Mevlâ’m kerem eyle; Gurbet ile düştü gönül!.. Aşk elinden çilem böyle; Her melâle düştü gönül!..
H. Gedikli: Manevi hizmette bulunan kişinin hali kuvvetli olması lazım ki karşıdan gelebilecek bütün olumsuzlukları mars etsin. Bunu herkes yapamaz. Mesela Mevlana Hazretleri meyhanelere veya başka hanelere gitmiş ama tesir etmiş çıkmış. Kapasitenin yüksek olması lazımdır. Bu durumda fayda-zarar mülâhazasını iyi yapacağız. Faydamız zararımızdan fazla ise emr-i bil maruf...
Ne güzeldir ki, yağmura “rahmet” deriz. Yağmur yağarken rahmet yağıyor derdi dedelerimiz. Diyeceğim o ki, yağmur rahmetin cisimleşmiş hali gibidir; rahmet heykeli gibidir her damla. Bir düşün, rahmetin heykelini yapmaya kalksaydık nasıl bir şey yapardık… Öyle bronzdan yahut taştan olmamalı o heykel; çünkü bronz da taş da meydan okur gibi durur insana. “Hadi oradan!” de...
Allah Teâlâ, başta Fatiha sûresi olmak üzere, Kur’ân-ı Kerim’in hemen her yerinde zatını anlatıyor. Esmâ-i Hüsna’sıyla anlatıyor, dış dünyaya (âleme) işâret ederek, yarattıklarıyla anlatıyor, ve insana vicdanından seslenerek anlatıyor. Niçin anlatıyor? Maksad-ı ilâhî nedir? İnsana neden bu kadar kendini anlatıp duruyor? İnsanı, kendi zâtı karşısında nasıl konumlandırma...
Eyerinde kıtaları gezdiğim Yağız küheylandır sabır türküsü. Gözlerinde has ümidi sezdiğim Bir körpe ceylandır sabır türküsü.