Uzaklarda Şehid Bir Yiğit

İnancım odur ki bu yazıyı okuyacak her bir kardeşimin her birinin gönlünde, kendi yakınlarına, evlatlarına, kardeşlerine, çok sevdiklerine yakıştıramasa da bir şehadet özlemi vardır. “Ya Rabbi bizi şahitlerden ve şehitlerden eyle” diye bir dua duyduklarında ona derinden bir hisle “Âmin!” derler. Şehitlere layık bir hayatlarının olup olmaması ayrı bir mevzudur.

 Hz. Ömer radıyallahu anh: “Ya Rabbi bana Medine’de, Rasûlünün beldesinde şehadetle bir ölüm nasip et” diye dua edermiş. Kızı Hz. Hafsa radıyallahu anha annemiz diyor ki: “Babamın bu duasını duyunca; İslam artık Medine'de hâkim oldu. ‘Babam hem şehit olmayı hem de Medine'de olmayı istiyor. Bu ikisi nasıl bir arada buluşacak?’ diye hayret ederdim. Bir mecusi kölenin babamı Mescid-i Nebevi’de şehit ettiğini görünce duasını daha iyi anladım.”

Şehadet konusunda kimin duası varsa Allah onu boşa çıkarmıyor. Muhammed Said Gümüş isimli, kendisi ile yüz yüze tanışma, kucaklaşma, gözünün içine bakıp muhabbetle selamlaşma imkânı bulamadığımız bir yiğit var gündemimizde. Birkaç kardeşin emaneti vesilesi ile onu videoda görmüştüm. 2010-2014 yılları arasında İLAM’da eğitim almış. Sadece eğitim almamış, aşkın aşısını da almış. Doğduğu topraklardan çok uzaklara fisebilillah yola çıkmış. Afrika topraklarına ilk öğretmen ve mübelliğ olarak giden Cafer Bin Ebi Talip radıyallahu anh’a özenmiş. Muhtemelen muhterem Osman Nuri Topbaş üstadımızdan çokça dinlemiş olmalı o güzel ve örnek insanın hayatını.

Musab Bin. Umeyr radıyallahu anh’a da hayran kalmış olabilir. O fedakârlığın ve had bilmeyen itaatin örneği olarak hayatlarına ve gidişlerine duyduğu özlem onu da uzak yerlere taşımış. Ondaki bu büyük hayaller kendisini gönlünde yakın, mesafelerde uzak olan diyarlara ulaştırmış. Âşıklar maşukuna kavuşmak için hep yarışırlarmış. O da yarışmış. Birçoğumuzun haritada yerini göstermekte zorlanacağı Sierra Leone isimli bir memlekette ramazan ayında, Kadir gecesinde yeni Müslüman olan köylerdeki sıfır kilometre kardeşlerinin gönüllerine hitap etmek, sofralarına bereket katmak için gitmiş. Dönüşte kaza geçirmiş ve genç yaşta, ömrünün baharında aşkına ulaşmış.

 Osman İbni Maz'un radıyallahu anh isimli sahabenin vefatından sonra hanımının: “Ey Ebâ Sâib! Cennet sana âfiyet olsun” demesi üzerine Sevgili Peygamberimiz de: “Allah ve Rasûlünü severdi, desen kâfi idi” buyurmuş, mutlak cennet şehadetini uygun bulmamıştı. Bu uyarıyı bilmemiş olsaydım Muhammed Sait kardeşim için “o cennete uçup gitti. Cennet ona kutlu olsun” derdim.

O’nun şehadete yürüdüğü kıtada bir süre bulunmuş, hem fiziken hem de manen engebeli yollarında bata çıka yol almış bir kardeşi/abisi olarak gıpta ettiğimi hatta yerinde olmak istediğimi ifade etmek isterim. Annesi, babası, eşi ve yakınları için zor bir acı bu yaşanan.

Kadir Gecesi'nde ulaşan haber, başta Yozgat olmak üzere sevenlerinin yüreğinde farklı bir mateme neden oldu. Bayramdan sonra uzak diyarların şerefli şehidi toprakla buluştu. Şerefli ama yürek dağlayan bir acı onların kalbine indi.

  Allah, halis niyetlerle isteyenlere arzu ettiğini veriyor. “Allah'ın dini adına bir yerden diğerine koştururken kan değmiş bir şehadet…” Alnından öpüyorum gıpta ettiğim delikanlı…

Bir Fatiha, üç ihlas hediyemiz olur değil mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle