O’na ne sunabilirdi ki, O’na nasıl lâyık olabilirdi?! Boynu bükük başını çevirip şöyle bir baktı heybesine… Orada hasreti gördü. Özlemek... O hep vardı. Rûhu kendi diyarından ayrılıp bedenin içine hapsolduktan sonra içinde hep o sızı ile yaşıyordu. Bedeni apartmanlara girdikten sonra, yaratıldığı toprağa yakınlığı özlüyordu.
Yanmak nedir, bilir misiniz? Siz sînesi aşkla yanarken, o ateşin tüten dumanlarından zevk alanları gördünüz mü hiç? Ömrü, “yaşamak” olarak tarif edenleri değil, ömrünün her saniyesini; bir...
Dergi yazılarını okumak için abonelik gerekmektedir!
YORUMLAR