“YÜCE AHLÂK”IN MÂNÂSI
Kalem sûresinde Peygamberimiz’e hitâben; “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”1 buyruluyor. “Künhünü hiçbir yaratılmışın idrâk edemeyeceği yüce bir ahlâk üzeresin.” diye taltîf ediliyor. Burada ahlâk mana...
Kalem sûresinde Peygamberimiz’e hitâben; “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”1 buyruluyor. “Künhünü hiçbir yaratılmışın idrâk edemeyeceği yüce bir ahlâk üzeresin.” diye taltîf ediliyor. Burada ahlâk mana...
Bakara sûresinde şöyle buyruluyor: “İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur. Onlardan bir kısmı da: ‘Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehenn
Mülk sûresi, kâinat mülkünün Allah’ın kudret elinde olduğunun îlânı. Ölüm ve hayatın hikmetine işaret ediyor; ölümlerinden sonra insanların yeniden diriltilerek îman edenlerin mükâfat göreceğini, kâfirlerle günahkârların cezalandırılacağını haber ver
Kur’ân-ı Kerîm’de bazı meseleler insanların sorularına dayandırılarak açıklanır. Nebî (s.a.v.)’e “Sana kıyametten/ganîmetlerden/yetimlerden/haram aylardan/infaktan sorarlar.” buyrularak “De ki” hitabıyla, vereceği cevap bildirilir.1 Bunlardan biri ol
Zuhruf, altın ve mücevher demektir. Muhtevasında bunlardan söz edilmesi ve Allah’ın insana sahip olduğu maddî değerlere göre değil, inanç ve davranışlarına göre kıymet verdiğinin anlatılması sebebiyle sûreye bu ad verilmiştir. Burada mealini arz ede
Nebe’ sûresinde şöyle buyruluyor: “Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da onun için birer direk kılmadık mı? Sizi çifter çifter yarattık. Uykunuzu dinlenme (vakti) kıldık; Geceyi bir örtü yaptık; Gündüzü geçimi sağlama (vakti) kıldık; Üstünüze yedi kat
Ahzâb sûresinde şöyle buyruluyor: “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (gönüld
Ahzâb sûresinde şöyle buyruluyor: “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”1Hasan-ı Basrî (rh.a.) diyor ki; “Allah Teâlâ’nın ‘Ey îman edenler!’ hitabını duyu
Bakara sûresinde şöyle buyruluyor: “İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Alla
Ne zaman Yâsin sûresini okumak üzere Allah Kelâmı’nın huzuruna otursam, ikinci sayfasındaki “ashâb-ı karye” misâline1 gelince duygulanırım. “Ah, biz Müslümanlar! Yüreğimizi yoklamalıyız.” diye hayıflanırım. “Bu misallerden maksat, olup bitmiş hâdisel