Kelebek Gibi Nârin, Anka Gibi Heybetli

Yüzyıllar boyu gök kubbenin altında uğruna savaşlar edilen, ilk cinayetin müsebbibi, bazen kardeşi kardeşe düşüren bir âhû... Öyle câzibeli yaratmış ki Allah Teâlâ onu; sesini en güzel melodi, saçlarını âdeta cennet yapraklarından yapmış. Sanat kadına duyulan hasretle var olmuş. Doğurduğu evlâdıyla en güzel sanatı îfâ etmeyi de Allah yine kadına lûtfetmiş.

Misk Kokan İnciler - 7

 

İçi nârin bir kelebek kadar hassas ve kırılgan olabilirken, dışında güçlü bir anka kadar heybetli görünen kadın... Ateşe odun, suya yol, yola su, bahara çiçek, çiçeğe bahar, nefes için oksijen, karın içindeki kor, korun içinde gül bahçesi; kadın...

Yüzyıllar boyu gök kubbenin altında uğruna savaşlar edilen, ilk cinayetin müsebbibi, bazen kardeşi kardeşe düşüren bir âhû... Öyle câzibeli yaratmış ki Allah Teâlâ onu; sesini en güzel melodi, saçlarını âdeta cennet yapraklarından yapmış. Sanat kadına duyulan hasretle var olmuş. Doğurduğu evlâdıyla en güzel sanatı îfâ etmeyi de Allah yine kadına lûtfetmiş.

Kadın ki Sevde; nüktedan, hoş muhabbet, cömert, fedakâr; Hazret-i Âişe’nin kendisi gibi olmayı arzuladığı, “peygamber hanımı” olmayı diğer bütün ayrıcalıklardan üstün bilen annemiz... Sen, Rasûlullah Veda Haccı’nda hanımların evde oturmasının daha iyi olacağını buyurması üzerine, ondan sonra hac dâhil hiçbir uzun yolculuğa çıkmayan, eşinin sözüne ve îmânına sâdık Sevde’sin. Radıyallâhu anhâ…

Kadın ki Zeyneb binti Cahş’tır; deri işlemede mâhir, kazandığı parayı ise cömertçe Allah yolunda harcayan hanım... Rasûl-i Ekrem’e, vefâtından sonra kendisine ilk önce hangi hanımının kavuşacağının sorulması üzerine, O, “eli/kolu en uzun olan”[1] buyurmuş. Bunun üzerine latif bir yaklaşımla kollarını ölçen hanımlar arasında Zeyneb Annemizin kolu hepsinden uzun gelmişti. Böylece hem fiziken hem de cömertliğin ile Peygamber Efendimizin sözünü tasdik ettin. Sen ki asaletin ile, Peygamber Efendimiz’e muhabbetinle, sa‘y u gayretinle, kerem ve cömertliğinle örnek bir annesin; Allah Rasûlü ile nikâhı göklerde kıyılan Zeyneb’sin… Radıyallâhu anhâ…

Kadın ki Ümmü Fadl Lübâbe; şecaat sahibi, vakur, ayakları sabit, mücadeleci… İkinci îman eden hanım sahâbî olma şerefine erişmiş, hizmeti ve engin muhabbetiyle insanları îmâna coşkuyla davet eden hanım… Hazret-i Hatice’nin yakın arkadaşı... Peygamberimizin amcası Abbas’ın eşi olan bu hanım, kocasının ve kölesinin hidayetine de vesîle olmuştu. Sen ki; îmânından dolayı kölesi Ebû Râfî’ye saldırdığı için sopayla müşrik ve vicdansız Ebû Leheb’i döven, deviren, “Bir kadın tarafından dayak yedim!” diye ezilen gururuyla onu yataklara düşürerek ölümüne sebep olan Ümmü Fadl’sın. Sen onca mü’min Medîne-i Münevvere’ye hicret ederken, İslâm’ı temsil ve müdafaa için Mekke’de kalan büyük kahraman, yiğit hanım, Peygamber torunu Hazret-i Hüseyin’in süt annesi, Arap şairlerin fazîleti için şiirler yazdığı kadın… Radıyallâhu anhâ…

Kadın ki Ümmü Süleym Rumeysâ; anneliğin diğer adının fedakârlık olduğunu öğreten, iki evlâdıyla imtihan olmuş, İslâm nûruna ilk koşanlar arasında olan, kocası îman etmeden müslümanlığı seçen, cesur, akıllı mü’mine... Sakin tabiatıyla mâruf, ama evlâdının îmânı ve menfaati söz konusu olunca kaplan kesilen, doğumu rüyayla müjdeli Enes bin Mâlik’in annesi... Îman ettiği için Mâlik bin Nadr adındaki müşrik eşinin kendisini terk edip Şam’a doğru yola koyulduğu ve burada ölüp gittiği dul kadın… Tek gâyesi oğlunu îman nuruyla yetiştirmek olan bu idealist hanım, oğlu büyüyüp de meclislerde söz sahibi olana kadar evlenmeyeceğine yemin etti. Sen; Rasûl-i Ekrem’in hizmetine verilmiş Enes’ler adamaya ehliyetli Rumeysâ’sın. Rabbi tarafından kendisine ilk eşinden daha hayırlı bir eş ile ikram edilen çilekeş kadın! İkinci eşi olan Ebû Talha’nın îman etmesinin müsebbibi, kocasına gönülden bağlı, irade, ihlâs, gayret, sebat ve dayanıklılık örneği Rumeysâ... Kocası Ebû Talha’nın oruçlu iken üzülmemesi için iftarını bitirinceye kadar çocuğunun öldüğünü gizleyen, dünyadaki en büyük acıyı yüreğine bastırmayı başarabilmiş, bugün okurken bile gözlerimizi yaşlara gark eden hâdiseyi sabırla göğüslemiş metânetli hanım. Radıyallâhu anhâ…

Bugün sen, aile saadetin için diline hâkim olan; evin içini dışarıya, evin dışını içeriye taşımayan seçkin hanımsın. Sen, evlâtlarını İslâm düsturu üzere yetiştirmeye and içmiş Rumeysâ’nın yegâne vârisi!

Kadın ki Fahrünnisâ Hatun; müttakîlerden olmayı en büyük gaye bilmiş, dilinde zikir, kalbinde her dâim muhabbet, nazarında aşk dolu olan Hazret-i Mevlânâ’nın sâdık müridi, sâliha hanım... O, Mevlânâ’nın nice erkek müridini geçmiş, hayatı boyunca elinden nice kerametler zuhur etmiş olan zât. Sen ki, kadınların fahrı/övüncü olan, adına nice eserler inşa edilen, muhabbetullah ile dereceler kateden âlim, ârif bir hanımsın.

Kadın ki Nene Hatun; Erzurum’daki halk direnişinin sembolü hâline gelmiş Türk kadın kahraman… Kundaktaki üç aylık kızını emzirerek ondan biraz büyük oğluyla evde bırakan, yirmi yaşlarında gencecik bir hanım. Sen ki canından kıymetli evlâtlarına; “Sizi bana Allah verdi. Ben de O’na emanet ediyorum!” diyerek vatan sevdasıyla ağabeyinin tüfeğini alıp savaş meydanlarına koşan Nene Hatun’un evlâdısın. Öyle bir vecd vardı ki bedeninde, kendi yarasına aldırmadan yaralılara yardıma koşuyor, bir taraftan mübârek ağzından duâlar dökülüyordu. Sen îman, vatan ve namus söz konusu olunca, canından öte bildiklerini gönülden feda etmiş nice hanımlar gibi kahraman Türk kadınısın.

Belki örümcek görünce korkar, fare görünce irkilir, parmağını kesince ağlarsın... Belki evlâdın dizlerini kanatsa içinden bir parça yok olur gibi hissedersin. Ama vatana nâmahrem el sürecek diye sen canından geçersin. Şimdi vatan, “Onun için can feda!” diyen hanımların gayret ve tekâmüllerini bekliyor, tekâmül edebilmek için.

Öyleyse sevgili hemcinsim; din için, vatan için, îman ve mukaddesât için, aşk ile haydi yeniden bismillâh!..

 

[1] Bkz. Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 101.

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle