Naz, sadece şımarıklık değildir. Bazen korunma, bazen duyulma, bazen de sevilme arzusunun başka bir dilidir. O çocuk da annesi gibi nazlıydı. Fakat kimse ona, bu hâlin şuurlu bir şekilde nasıl yönetileceğini öğretmemişti. Belki de bu hikâye onunla değil, annesiyle başlamalıydı.
Bir sabah evin ortasında yere uzanmış bir çocuk… Kucağında sevdiği oyuncak, gözlerinde bozulmuş bir tebessüm. Küçücük bir şey istemişti, ama olmayınca dünya onun için durdu. Annesi başta öfk...
Dergi yazılarını okumak için abonelik gerekmektedir!
YORUMLAR