Ata radıyallahu anh anlatıyor: Ben ve Ubeyd bin Umayr, Hz. Aişe validemizin huzuruna girmiştik. Hz. Aişe radıyallâhu anhâ Ubeyde’ye: “Bizi ziyaret etme zamanın geçmişti” dedi. Ubeyde: “Anacığım! Size ilk söyleyenin söylediği gibi diyeceğim: ‘Seyrek ziyaret et ki, sevgin artsın’” dedi. Hz. Aişe validemiz bunun üzerine şu mukabelede bulundu: “Bu ihmalkârlığınıza bizi vesile kılmayın.”
Akrabalık bağlarını korumak anlamındaki sıla-i rahim ihmalkârlığımızın kurbanı oluyor. İhmal ettiğimiz akrabamız değil sadece. Üzerimize vacip olan bu hakkı gözeterek nail olacağımız rahmet ve merhametten de mahrum kalıyoruz. Akrabayı gözetmek rahmet halkasını genişletmektir. Kan bağıyla başlayan yakınlık, zamanla kalp bağına dönüşür, bu da rahmeti celbeder.
Akrabalık hukukunu korumak, rahmeti yaşatma vesilesidir. İnsan, akrabasıyla ilgilenirken kendi rahmet kökeni ile temasa geçer ve Rahîm ismine yaklaşır. Her ziyaret, her ilgi, Allah’ın rahmet sistemine bir dehalettir. İnsanı insana bağlayan kan değil, merhamettir. Akrabalar Rahim olan Allah’ın rahmetini birbirine taşıması gereken emanetçilerdir. Kim emanete itina gösterir, rahim bağı ile bağlı olduklarına alâkasını esirgemezse Allah’ın rahmetine mazhar olur.
Hız, tüketim ve geçicilik üzerine kurulu modern hayat, insana akrabalığı unutturdu. İnsan her şeyi değiştirirken, kendisini de sil baştan oluşturabileceğini, dolayısıyla akrabalarına ihtiyacı olmadığını düşünüyor. Hâlbuki hepimiz bir rahimden geldik, bir rahmetle, rahmetin şahitleri ve mümessilleri olalım diye gönderildik. Akrabalık bağı, kötü ve fenaya doğru seyreden değişimin ortasında rahmet ve merhamete yöneliş, köklere dönüştür. Akrabalık bir kökü olduğunu fark etmek, bu kökün âlemi kuşatan rahmetle alâkasını kurmaktır.
Akrabalık bir rahmet pratiğidir. Çoğu kez menfaat temelli ilişkilerin yanında akrabalık, insana karşılıksız sevmenin, sırf var olduğu için değer vermenin alanını hatırlatır. Akrabalık, modern insanın şefkat yoksunluğu, yalnızlığı, tükenmişliğine karşı bir panzehirdir. İnsanın yalnız olmadığını, bir sevgi zincirine ait olduğunu hissetmesi akrabalıkla mümkündür. İnsan evinde güvenmeyi öğrenemezse topluma güvenmeyi başaramaz. Sıla-i rahim, insanın tabii ekosistemidir. Akraba ile kurulan her sağlıklı ilişki rahmet zincirinin tesisi anlamına gelecektir.
Bu sayımızda sıla-ı rahim çağrısı yapıyoruz. Akrabalarımızla kopmuş ilişkilerimizi onarmamız gerekiyor. Bunu rahmeti celbetme adına yapmak zorundayız. İlk adımı atan kazanacak. İletişimi başlatan rahmeti üzerine çekecek. Bir telefon, bir mesaj, bir “nasılsın” şeklinde hal hatır sormak ve hatırlamak bile sıla-i rahime dâhildir. Küçük ama istikrarlı temaslarla akrabalık bağlarımızı diri tutma gayreti içinde olalım. Ziyaretlerimiz bir vazifeyi baştan savma değil kalp tazeleme fırsatı olsun.
*
Yeni dönem abone kampanyamız devam ediyor. Bu seneki hediye kitabımız “Kıssaların Diliyle Mü’minin Gönül Ufku” Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocamızın kaleminden çıkmış nadide bir eser. Bu eserin dergimizle yeni gönülleri buluşturmak için harika bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Siz de bu fırsattan istifade ile bir gönül daha kazanmak istemez misiniz? Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz efendim.


YORUMLAR
-
İlk yorumu yapan siz olun!