Tavizsiz Bir Tebliğ Hayatı
Mehmet Temiz Ağabey 1938 senesinde Mardin’in Kızıltepe ilçesinde doğdu. Esas ismi Muhammed Haşim’dir. Sevenleri kendisine Savcı Ağabey diye hitap ederlerdi. Çocukluğundan itibaren Kur’an sesleriyle büyüdü. Annesi hafız hocası, babası ise ilim ehli bir zattı. Kendisi neslinin Abdülkadir Geylanî Hazretleri’ne, oradan bir koldan Hazreti Hasan’a bir koldan Hazreti Hüseyin’e dayandığını ifade etmektedir.
Küçük Mehmet, ilkokula gitmeden önce annesinin öğrencilerinden hafızlık derslerini dinleyerek ayetleri hıfz etmeye başlar. Oğlunun ezber kabiliyetini gören annesi eksiklerini tamamlar ve böylece hafız olur. Dedesinin Abdülkadir Geylani Hazretlerinin işareti ile inşa ettiği iki medresede geçen çocukluğu ruhuna derin bir tasavvufî şuur kazandırır.
İlkokuldan sonra Diyarbakır’da parasız yatılı olarak Dicle Köy Enstitüsü’ne girer. Burada dinsizlik propagandasının yapıldığı bir ortamda Sami Efendi Hazretlerine intisaplı Mahir Doğruöz isimli bir öğretmenden çok istifade eder. 1958’de mezun olur olmaz memleketinde öğretmenliğe başlar. İki yıl yaptığı öğretmenlik süresince dışarıdan Mardin Lisesi’ni bitirir. Gazi Üniversitesi’nde eğitim tahsili yaparken dışarıdan da İstanbul Hukuk diploması alır.
Üniversite yıllarında sporcu kimliğiyle öne çıkar. Üniversitelerarası koşularda Türkiye birincisi, Yunanistan’da düzenlen uluslararası bir maratonda ise dünya şampiyonu olur. Hukuk tahsilinden sonra bir müddet İstanbul’da öğretmenlik yapan Savcı Ağabey 1970 senesinde Cumhuriyet Savcısı olur.
Savcı Ağabey’in Sami Efendi Hazretleri’ne intisabı, hayatının dönüm noktasıdır. Üstadı ona mesleğiyle ilgili dört altın ilke verir:
- Beşerî kanunlar gayri adildir; asıl adalet İlâhî kanunlarda saklıdır.
- Beşerî kanunları, İlâhî adalet çerçevesinde uygulamaya çalışmak gerekir.
- Öfkeliyken karar vermemelidir.
- En yakınınıza bile iltimas etmeyiniz, adalet, her şeyden önce gelir.
Dini kimliğinden dolayı bol bol sürgüne gönderilir. Birinci sınıf savcıyken üçüncü sınıf yerlere tayin edilir. Ama hepsi kendi tabiriyle hayra tebdil olur. Meslek hayatının yaklaşık on senesi ailesi başka bir şehirde kendisi başka bir şehirde görev yapar. Bu durumu gerek Sami Efendi Hazretleri’ne gerek Musa Efendi Hazretleri’ne arz ettiği zaman; “Hicret, cihat, hizmet sevabı kazanıyorsunuz” şeklinde mukabele görür.
Gittiği yerlerde tebliğ ve irşad vazifesi gereği sohbetler yapan Savcı Ağabey “Bu savcı aşırı dinci, şeriatçı, mesleğinin gereklerine uygun davranmıyor’ şeklinde şikâyetlere rağmen inancından hiçbir zaman taviz vermez, sürgünler dışında herhangi bir zarar da görmez. Zarar gibi gözüken sürgünlerin kendisine Türkiye’nin dört bir yanında hizmete vesile olduğunu söylemiştir. 2000 yılında hâkim olarak meslekten emekli olan Savcı Ağabey o tarihten bu yana Nevşehir’de manevi hizmetlerine devam etmekteydi.
Dergimize verdiği bir mülakatta: “Tasavvuf İslam’ı kalben ve bütün hücrelerinizle hissederek yaşamaktır. Bütün ibadetlerin kalbin iştiraki ile yapılmasıdır. Namazı eğer kalbinizle birlikte kılarsanız çok büyük bir feyiz ve bereket gelir. Gözlerinizden yaşlar akar. Bütün vücut buna dâhil olur. İşte bu İslam’ı kalben yaşamaktır. İşte bu İslam’ı yaşadığını bütün zerrelerinde hissetmektir. Tasavvuf tamamen bâtıni hayattır. Buna ulaşmak için ise mutlaka kâmil bir mürşide ihtiyaç vardır” diyen Mehmet Temiz ağabeyimize Allah’tan rahmet diliyor, ruhu için bir Fatiha üç İhlâs-ı Şerif istirham ediyoruz.
YORUMLAR