Hazret-i Âişe -radıyallahu anhâ-’dan:
Nebiy-yi Muhterem sallallâhu aleyhi ve sellem:
“Kim hesaba çekilirse azâb edilmiş olur,” buyurdu. Hz. Âişe der ki:
– Allah Teâlâ, “Kolayca bir hesap ile muhasebe edilecek o…” buyurmuyor mu, dediğimde:
– Bu senin dediğin arzdır, yoksa her kim ince hesaba çekilirse helâk olur, buyurdu.
Âyet-i kerîmede: “...işte böylesi kolay bir hesaba çekilir.” buyurulur. Arz’dan maksat amellerin tartılmak üzere nâsın mizâna, yahut amellerin sahiplerine arz olunmasıdır ki yevm-i arzdaki hesap, ashab-ı yemin denilen süadâ hakkında pek âsân geçeceği nass-ı kitâb ile mâlumdur. Ashâb-ı yemîn muhasebeye mârûz kaldıkları gün gufran ile mübeşşer ve amellerinin kendilerine arzında taksiratlarıyla berâber nâil oldukları niam-i uzmâya muttalî olacaklardır. Beşâret-i gufrâna makrûn olmayan muhâsebe ise ağırdır. Hesânâttan zannolunan nice a’mâlin karîn-i kabul olmadığı münâkaşa-i hesab esnâsında tebeyyün edeceğinden bu münâkaşa azâba müeddî, yahud başa baş menzil-i selâmete erişilse de bizzat münakaşa azâb olmuş olur.
Rahmet ve Merhamet
Allah Teâlâ hazretleri ibtidâ rahmetini yarattığında yüz cüz halinde yarattı. Bu yüz rahmetinden doksan dokuz cüzü ind-i ilâhîde alıkoydu. Yalnız bir cüzünü bilcümle mahlûkâtına irsâl ve ihsan buyurdu. Eğer bir kâfir Allah Teâlâ hazretlerinin indindeki rahmetinin vüs’atini bilmiş olsa idi cennetten ümîdini kesmezdi. Ve eğer bir mü’min de Allah Teâlâ hazretlerinin indindeki azâbı bilmiş olsa idi cehennemden, azâbından emîn olamazdı.
Yani, mü’minler dâima iki kanat mesâbesinde olan, beyne’l-havfi ve’r-recâda bulunmalıdırlar.
“Cenâb-ı Allah halkı yaratınca levhine -ki Allah indinde o arştan üstündür- ‘Rahmetim intikamıma galibtir’ diye yazmasını kaleme emretti.”
Allah Teâlâ mahlûkatı yarattığı ve onların mukadderâtını tâyîn buyurduğu zaman zât-ı ulûhiyyetine ahd ü misâkı hâvî olan şu mektubu da kendi arşına koydu ki mazmun-ı şerîfi: “Benim rahmetim gazabıma galibdir.”
Mü’minin Dilinden Düşürmemesi Gereken Bir Dua
“Yâ ilâhe’l-âlemîn! Mahlûkatı yaratırken elbette ki senin ona hiçbir ihtiyacın yoktu. Onu halk edişin Senin ona ikramından ibârettir. Sonra mahlûkatının bir kısmını cennetlik bir kısmını da cehennemlik olarak iki kısma ayırdın. Ey Allâh’ım! Beni cehennemlik eyleme cennetlik kıl.
Yâ Rabbî! Sen azîmü’ş-şân insanları yaratmazdan evvel onlara çeşitli istikâmetler murâd buyurdun ve onları muhtelif fırkalara ayırdın. Bazılarını bedbaht, bazılarını bahtiyar eyledin. Bazılarına doğru yolu, bazılarına ise şaşkınlığı nasîb eyledin. Beni, Sen’in tâatın ile bahtiyâr eyle. Sana isyan edip de bedbaht olanlardan eyleme!
Yâ Rabbî! Sen azîmü’ş-şan murâd etmedikçe kimse bir şey isteyemez. Murâd buyur da beni Sen azîmü’ş-şan’a yaklaştıracak şeyler isteyeyim. Ey Allâh’ım! Kulların bütün hareketlerini sen takdir buyurdun. Senin iznin olmadan hiçbir şey hareket edemez. Benim bütün hareketlerimi senin takvân üzere eyle.
Yâ Rabb! Hayrı da şerri de Sen halk ettin. Ve kulların bazılarını hayra bazılarını şerre hâdim kıldın. Beni hayra hâdim olanlardan eyle.
Yâ ilâhî! Sen azîmü’ş-şan hem cenneti hem cehennemi halk ettin ve bunlardan her birine ayrı ayrı insanlar ve sâkinler murâd ettin. Beni cennet sâkinlerinden eyle.
Yâ Rabbe’l-âlemîn! Sen azîmü’ş-şan insanların bir kısmına hidâyet bahşederek hidâyetinle gönüllerini ferâhlatıp şâdeyledin. Bir takımlarını ise dalâlet verip şaşkınlık içinde ruh darlığına dûçâr ettin. Benim gönlümü îmân ile ferâhlatıp kalbimi îmânın ziyneti ile nûrlandır. (Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musahabe 4, s. 76)
YORUMLAR