Enerji İçecekleri

Çok da kötü bir şey yok bunların içinde. Hatta bazıları ilaçmış yahu. Ama problem maddelerin kendinde değil zaten, miktarında. Eski Yunan’dan hekim Paracelsus’a ithaf edilen bir söz vardır: “İlaçla zehiri ayıran şey dozudur.” Yani kararında aldığın bir şey şifa olurken abartılı tüketildiğinde mevtinize sebep olabilir.

Enerji içeceği…

Zihin ve beden fonksiyonları için gereken enerjiyi sağlama iddiasındaki, uyarıcı özellikli “şeyler”…

Sadece bu tanımla yola devam edersek eğer:

  • “Kutsal içeceklerimiz!” çay ve kahve.
  • Geleneksel düşmanımız kola ve benzerleri de bu gruba giriyor ama popüler tanım bu iki grubu kapsamıyor.

Mevzu yaklaşık bir asırlık aslında. Önce kokainli formlar üretilmiş ve hastane içeceği olarak piyasaya sürülmüş. Sonra kokain içerikten çıkarılmış. Kafeinli içecekler olarak reklamı yapılmış ve şoförler, vardiyalı çalışan işçiler için uyanıklık iksiri olmuş.

Bu arada dönem dönem alkollü olanlar yaygınlaşmış ama sağlığa zararları çok çabuk ortaya çıkınca (kazalara bağlı yaralanmalar hatta ölümler) çok tutulmamış. Ama alkolün neden olduğu sağlık sıkıntılarını baskıladığı için normalde bir şişe içen “hasta” enerji içeceği katılınca iki şişe içebilir hale geliyor. Piyasada hazırı yoksa evde karıştırılıyor, sonra… alkol zehirlenmesi… Ve yoğun bakım.

İçinde ne var peki bu “mucizevi” iksirin?

Enerji içeceklerinin içeriği üreten firmaya göre değişmekle birlikte genel olarak şunları içerir:

  • Tıbbi olarak da yaygın kullanılan beyni uyarıcı etkisi olan metilksantinler,
  • Kafein: Esas olarak üstteki grubun bir üyesi ama kahve ve çayda da bulunan, yaygın kullanımı nedeniyle ayrı başlık olmayı hak eden bir madde. Beyin faaliyetlerinin birçok basamağını hızlandırıyor. Baş ağrısına da iyi geliyor. Kortizon ve adrenalin hormonlarını artırarak tabiri caizse “vücut motorumuzun devrini” yükseltiyor. Bu sebeple resmi spor müsabakalarında doping maddeleri arasında yer alıyor.
  • Yüksek fruktozlu mısır şurubu: Aslında bildiğimiz şeker ama endüstriyel üretim. Çok tatlı, ucuz ve raf ömrü uzun. Şirketler için “bulunmaz hint kumaşı” yani.
  • Şeker: Üstteki maddelerle birlikte ele alındığında bir kutu içecek 7-8 kesme şekere eş değer oluyor.
  • Ginseng: Çin menşeli bir ot grubu var “panax”; kelime anlamı tamamen iyileştiren. Bugüne kadar bir şeyi iyileştirdiği gösterilememiş maalesef. Herhangi bir ilaç haline de dönüştürülememiş. Bununla uyumlu olarak herhangi bir yan etkisi de saptanamamış. Üreticilerin sayfaları ise tam tersini iddia ediyor, işe yaramadığı hastalık yok!
  • Miktarı çok değer ifade etmeyen ve ürüne masumiyet katmaya yarayan bir miktar vitamin ve antioksidan etkili madde.

Aslında görüyorsunuz çok da kötü bir şey yok bunların içinde. Hatta bazıları ilaçmış yahu. Ama problem maddelerin kendinde değil zaten, miktarında.

Eski Yunan’dan hekim Paracelsus’a ithaf edilen bir söz vardır: “İlaçla zehiri ayıran şey dozudur.” Yani kararında aldığın bir şey şifa olurken abartılı tüketildiğinde mevtinize sebep olabilir.

Doz demişken bir örnek verelim: Ortalama bir kutu enerji içeceğinde 100 ila 500 mg arasında kafein bulunur. Bir su bardağı kadar kahve içtiğinizde 85 mg kafein alırsınız. Olur da iki bardak kahve içerseniz “uykuyu rüyanızda görürsünüz!” Rastgele bir enerji içeceğinden bir kutu içen bunun 4 katını içiyor diye hesaplasak varın ilerisini siz hesaplayın.

Yan etkileri ya da zararları nedir peki bu ürünlerin?

Yine madde madde gidelim.

- Kafein: Vücudumuz “daha yüksek devirle çalışmaya başlayınca” önce güçte bir artış yaşanır. Adeta durmakta olan arabanın yeşil ışıkta fırlaması gibi bir enerji hissi oluşur. Ama bu durum geçicidir tabii ki. Bu ani artış kalp hızını artırır, tansiyonu yükseltir. Tamamen sağlıklı genç insanda birkaç puanlık yükseliş rahatlıkla tolere edilirken yaşlı ya da eşlik eden hastalığı olanlarda öldürücü olabilir. Çay ve kahveden bildiğimiz idrar söktürücü etki de vücudu susuz bırakabiliyor. Uyanık kalmayı sağladığı gibi uykusuzluktan perişan etme ihtimali de göz ardı edilmemeli. Bazı ürünlerde adını göreceğiniz Guarana da aslında kafeindir.

Şeker: Doğal ve kararında olduğu zaman hayatta kalmamızın en önemli vesilesi olan glikoz, fazla alındığında iki önemli sıkıntı oluşturur. Birincisi yakılamayan glikoz yağa çevrilir ve göbekten başlayarak depolanır, sonrası malum. İkincisi, fazla glikoz ile başa çıkılamayınca insülin tükenir ya da dirençle karşılaşır. Bir adım sonrası Diyabet (şeker) hastalığıdır.

Kafein yukarıda bahsettiğimiz mekanizmayla tüm sistemleri üst seviyeye çıkarır. Eğer o organın alt yapısında bir sorun varsa bu çıkış talebi tükenme sebebi olur. Tansiyon artar, şeker artar. Belki daha önemlisi şu; kafein alındığında düzelen hafif baş ağrısı, kafeinin etkisinin tükendiği anlardan sonra (genellikle 12 saat civarı) fazlasıyla geri gelir. Birkaç hafta yoğun alınan kafeine ise tolerans gelişir, aynı etkiyi görebilmek için daha çok kafein ihtiyacı oluşur. Benzetmek gibi olmasın derler ama aynı eroin, kokain gibidir.

Vücudumuzda metabolizmanın merkezi karaciğerde bu tempodan ilk etkilenenlerdendir. Sınav zamanı, kampta ya da yoğun mesaili zamanda birkaç hafta, günde üç kutu içip acile gelen ciddi sayıda hastanın bir kısmında -muhtemelen geri dönüşümsüz- karaciğer yetmezliği tespit edilmiştir. Bu arada rakamlar yanıltmasın. Kalbe ait yan etkiler, bir kutudan iki kutuya çıkıldığında bile belirgin olarak artmaktadır.

Masum zannedilen, bir kutudan iki kutuya çıkma hadisesi üzerine psikiyatristler de çalışmış. Hastaları iki gruba ayırmışlar: Günde iki kutu içenlerin sigara tiryakisi, oyun bağımlısı, alkolik olma ihtimali, bir kutu içenlere göre belirgin artmış.

Durduk yere, böyle “kaybetme garantili kumar” oynamaya gerek var mı?

Çay varken… Kararında içilen yerli kabul ettiğimiz kahveler varken…

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle