Tefekkür, Mümin Gönle Verilen En Büyük Sırdır

Cüneyd Bağdâdî kuddise sirruh buyurur:

– Meclislerin en şereflisi ve en yücesi, tevhid meydanında düşünerek (tefekkür ederek) oturulan, mârifet rüzgârı ile serinlenen, muhabbet kâsesi ile dostluk deryâsından içilen, Allah’a hüsn-ü zan ile nazar eylenen meclislerdir.

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahü anh’dan:

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:

– Gözlerinizin ibadetten nasibini veriniz. Dediler:

– Ey Allah’ın Rasûlü, gözlerin ibadetten nasîbi nedir? Buyurdular:

– Kur’ân’a bakmak (okumak) onun üzerinde düşünmek ve acâiplerinden öğüt, ibret almaktır.

Ebû Süleyman Dârânî kuddise sirruh:

– Gözlerinize ağlamayı, kalplerinize de tefekkürü âdet edindiriniz.

– Dünyevî düşünce âhireti perdeler, erenler için bu bir azâptır. Âhiret düşüncesi hikmet doğurur ve kalbi ihyâ eder.

İshak İbni Halef anlatır:

– Dâvûd Tâi mehtaplı bir gecede, bir dam üzerinde bulunuyor, göklerin ve yerin esrârı hakkında düşünüyordu. Bu sırada semâya bakıyor ve ağlıyordu. Bir ara bir komşusunun evine düştü. Ev sahibi onu hırsız sandı. Yatağından kalktı, eline kılıcını alarak onun üzerine yürüdü. Fakat, onun Dâvûd Tâî olduğunu görünce geri döndü kılıcını bıraktı ve geri geldi. Dâvûd Tâî’ye sordu:

– Seni damdan kim attı?

O şu cevabı verdi:

– Bunun farkında değilim.

Bişri Hafî kuddise sirruh buyurur:

– Eğer insanlar, Allah’ın azameti hakkında düşünmüş olsalardı, O’na isyan etmezlerdi. Marifet nûru ise tefekkürden meydana gelir. Karanlıkta yolda yürüyemeyen bir kimse, çakmak taşı ile elindeki mumu yaksa, bu mum sebebiyle hali değişir, görmeye başlar. Yolu yol olmayandan ayırır ve yürümeye başlar. Bunun gibi asıl olan o iki ilim ve onların birleşip meydana getirdiği üçüncü ilim iki çakmak taşı gibidir. Tefekkür çakmak taşlarını birbirine vurmak gibidir.

Marifet ise, onlardan gelen ışık gibi olup onunla kalbin hali değişir. Kalbin hali değişince iş ve ameller de değişir. Meselâ âhiretin daha iyi olduğunu görüp, sırtını, arkasını dünyaya, yüzünü ahirete döndürür. O halde tefekkür üç şey içindir: Marifet, hal ve ilim. Fakat amel hâle tâbi, hal de marifete tâbi, marifet de tefekküre tâbidir. Demek ki tefekkür bütün iyiliklerin aslı ve anahtarıdır. Üstünlüğü bununla ortaya çıkar.

İmam Gazâli kuddise sirruh: “Kimyâ-ı Saâdet” kitabında buyurur ki:

Var olan her şeyi Allah Teâlâ yaratmıştır. Hepsinde şaşılacak haller, bilinmeyen özellikler ve intizam vardır. Göklerin ve yerlerin zerrelerinden hiçbir zerre yoktur ki, kendini yaratanı tesbih etmesin, takdis etmesin:

“İşte sonsuz kudret, işte sonsuz ilim” demesin. Bunlar anlatılabilenlerden daha sonsuzdur. Belki bütün denizler mürekkep, ağaçlar kalem ve bütün mahlûklar kâtip olsa ve uzun seneler oturup yazsalar, yazacakları söylenmesi icap edenin yanında pek az kalır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

– Ey Habîbim de ki: Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsa, Rabbimin sözleri bitmeden deniz biter. İkinci bir deniz getirsek yine biter.” (Kehf, 109)

(Sâdık Dâna, Altınoluk Sohbetleri-6, s.9- Erkam Yayınları)

PAYLAŞ:                

Sâdık Dânâ

Konya Kadınhanı’nda doğdu. Babası hayır sever bir tüccar olan Ahmed Hamdi Bey, annesi Âdile Hanım’dır. Dedesinin babası Topbaşzâde Ahmed Kudsi Efendi (ö. 1889), Hâlid el-Bağdâdî’nin halifelerinden Boz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle