Adil Altınkaya Abinin ardından…

Adil abimiz, yayınevi bünyesinde kendisine tahsis edilen odada, özel makineleri ve özel kâğıtları ile Bril alfabesinde Kur’ân-ı Kerim ve diğer kitapların üretimini yapıyordu. Hazırladığı Kur’an-ı Kerimleri diğerlerinden ayıran husus ise Bril alfabesine göre Kur’an metinlerini ve tecvid kurallarını kendisinin yazıyor olması idi.

GÖNÜL GÖZÜ, KALP GÖZÜ

Geçtiğimiz ay uzun yıllar Erkam Yayınları bünyesinde çalışan ve işini adeta aşk derecesinde ve bir hizmet şuuru ile yapan Adil Altınkaya abimizi rahmet-i rahmana tevdi ettik. Her fani gibi sayılı nefesleri son buldu ve her birimizin bir gün mutlaka yaşayacağı o mutlak hakikatle karşılaştı. Rabbimizin buyurduğu gibi, ‘‘Her nefis ölümü tadacaktır.’’ (Ankebut, 57) âyet-i kerimesi işte bu hakikati ortaya koymaktadır. Rabbimiz Adil abimizin yolculuğunu âsân eylesin, seyyiatını hasenata tebdil eylesin.

Adil abimizi hususi kılan Erkam Yayınları bünyesinde çalışması değildi elbette. Neticede insanlar maişetini elde etmek için ve rızkını kazanmak için nasipleri ölçüsünde bir yerlerde çalışır ve hayatını sürdürürler. Önemli olan bu rızkı helal yollardan kazanabilmektir. Onu bizden farlı kılan, Rabbimizin herkese verdiği ve insan için hayatın en büyük nimeti olan göz nimetinden mahrum olması ve bu mahrumiyete rağmen yapması gereken hizmetleri titiz bir şekilde sürdürmesi ve yine birçok insanın başaramayacağı işleri başarmasıdır.

Yayınevi bünyesinde kendisine tahsis edilen odada, özel makineleri ve özel kâğıtları ile Bril alfabesinde Kur’ân-ı Kerim ve diğer kitapların üretimini yapıyordu. Hazırladığı Kur’an-ı Kerimleri diğerlerinden ayıran husus ise Bril alfabesine göre Kur’an metinlerini ve tecvid kurallarını kendisinin yazıyor olması idi. Âmâlar için dizgisini, tashihini, baskısını ve ciltlemesini kimseden bir yardım almadan yapıyor olması âmâlar için çok hayatî bir hizmet olarak onu özel kılan hususların başında geliyordu.

Her sabah Üsküdar’da kaldığı evden, kimseden destek almadan, Üsküdar vapuru ile Sirkeci’ye oradan otobüsle İkitelli’de yayınevi merkezine gelerek adeta bir karınca misali işini takip etmesi, ondaki yüksek hizmet aşkının ve kendisinden bu kitapları bekleyen diğer âmâ insanlara gösterdiği kaygının neticesinden başka bir şey değildi.

Adil abi, iyi derecede İngilizce bilen, Hacettepe Üniversitesi’nden mezun, entelektüel bir insandı. Gözlerinin görmemesine karşılık kendisiyle ve çevresiyle barışık,  aynı zamanda hâl ehli bir mümindi.

Namazlarındaki titizliği, Kur’anla olan ünsiyeti ve âyet-i kerimelere meal verecek derecede Arapça bilgisi gerçekten insanda kendisiyle ilgili takdir ve hürmet duyguları uyandırıyordu.

Âmâlar için yaptığı çalışmalar sadece yayınevindeki kitap baskıları ile sınırlı değildi. Türkiye dışında da irtibatta olduğu ilgili dernekler vasıtası ile zaman zaman yurtdışına giderek Bril alfabesi ile Kur’ân-ı Kerimi diğer âmâlara öğretmesi, bu hizmeti karşılığında herhangi bir maddi karşılık beklememesi onun yine hizmet şuurunu ortaya koyuyordu. Azebaycan’da bir süre kalarak orada bu çalışmalarını sürdürmüş, âmâ insanlar için adeta uluslararası bir hizmet kervanı oluşturmuştu.

Adil Altınkaya Abimiz, zahiri gözleri görmese de manevi gözleri gören güzel bir mümindi. Ömür sermayesini umarız ki Rabbinin rızasına uygun bir şekilde tamamladı ve can emanetini yine Sahibine teslim etti.

Ruhu için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyalım…

 

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle