İnternetin Hayatımızdaki Yeri

Artık internet araçları arkadaşlarımızın, yakın ilişkide bulunduğumuz kişilerin yerini alıyor. Bir bilgiyi bulmak istediğimizde aklımıza ilk gelen yol internet.

Hafızamız sayesinde işimize yarayacak birçok bilgiyi depolayabilir ve daha sonra ihtiyaç halinde bu bilgileri geri çağırabiliriz. İnsan olarak ne kadar güçlü bir beynimiz ve hafızamız olsa da birçok şeyi unutabiliriz. Bazen dilimizin ucunda olan ama bir türlü hatırlayamadığımız bir bilgiyi, bu bilgiye sahip olduğunu düşündüğümüz birisine sorarız. Bu kişi ne kadar yakınımızsa onunla paylaştığımız hatıralar da o kadar çoktur.

Yakın ilişkide olan insanlar birbirlerinin anıları hakkında daha çok şey bilirler, uzun süren beraberlikleri sonucunda bazı bilgileri birbirlerine emanet ederler. Böylece iki ortak, karı-koca ya da belirli bir sosyal grup adeta bir bilgiyi hatırlama konusunda iş birliği yapmış olur. Bilgilerin bir bölümü bir hafızaya emanet edilirken başka bir bölümü de diğerinin hafızasına emanet edilir. Böylece yakın ilişkide olan kişiler kişisel anılarından daha büyük olan bir işlem hafızasına sahip olurlar. 1980 li yılların sonuna doğru Daniel WEGNER’ın ortaya attığı bu hipotezin adı Geçişken Hafıza hipotezi (Transactive Memory)'dir.1 İkili ilişkilerimizde, ya da içinde bulunduğumuz sosyal grubun içinde bilgileri hafızalarımıza kaydetme konusunda iş birliği yaparak zaman ve enerjiden tasarruf ederiz, ayrıca bu şekilde insan olarak birbirimizi tamamlamış oluruz. Belki de insanın beraber yaşamaya ihtiyaç duymasının bir nedeni de budur. Ancak internetin ortaya çıkışı ile insanların arasında doğal olarak var olan bu ortak ilişki giderek bozuluyor.

2011 yılında yapılan bir çalışmada ilginç sonuçlara ulaşılmış. Çalışmanın sonuçlarına göre, bilgisayar ve internet (özellikle arama motorları, google, yahoo vs.) insanların, hafıza konusunda doğal olarak aralarında kurmuş oldukları iş birliğinin yerini alıyor. İnsanlar bilgiye ihtiyaç duyduklarında artık birbirlerine değil internete yöneliyorlar. Normal bilginin depolanmasının sosyal formunda kişiler diğer kişilerde mevcut olduğunu düşündüğü bilgiyi unuturken mevcut olmadığını düşündüğü bilgileri de kendi hafızasında saklıyordu. Artık bu sosyal iş birliğinin yerini ise internet aldı ve internetin bu doğal işbirliğimizin yerini almasına “Google Etkisi” deniliyor. Artık bilginin ne olduğundan çok onun nerede depolandığını daha iyi biliyoruz. Bilgisayarlarımızla hafıza konusunda adeta ortak bir yaşam kurmuş gibiyiz.2 Ancak ne yazık ki bu ortak yaşamda giderek daha bağımlı hale gelenler bizleriz. Artık internet araçları arkadaşlarımızın, yakın ilişkide bulunduğumuz kişilerin yerini alıyor. Bir bilgiyi bulmak istediğimizde aklımıza ilk gelen yol internet.

İnternet uzun bir süredir hayatımızda yer alıyor.  Yapılan çalışmalarla internetin etkilerini her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Ancak bir taraftan da teknoloji son sürat gelişmeye devam ediyor. Yakın zamanda ‘‘Neuralink’’ adlı bir proje duyuruldu. Proje insan beynini direkt olarak bilgisayarlara bağlamayı hedefliyor. Bir taraftan internet gibi hayatımızı büyük ölçüde etkileyen gelişmelerin sonuçlarını anlamaya çalışırken diğer taraftan başka büyük teknolojik gelişmelerle karşılaşıyoruz. Bu ve benzeri gelişmelerin sosyal ve bireysel hayatımızda hangi sonuçlara sebep olacağı ise şuan tam olarak belli değil. Ancak insan-teknoloji ilişkisinde, insan her geçen gün biraz daha kaybediyor.

Teknolojiyi yok saymak mümkün değil, fakat onunla olan ilişkimizi yeniden gözden geçirebiliriz. Bu noktada insanın teknoloji ile ilişkisi konusunda farklı bir bakış açısı sunması adına Çinli bir Bilge ve Bahçıvan arasında geçen şu hikâyeden bahsetmek belki faydalı olabilir.

 

Çinli bilge anlatıyor:

Han ırmağının Kuzey kıyısına ulaştığımda bahçıvanlıkla uğraşan bir ihtiyar gördüm. Zorlukla kuyunun yanına ulaşan bir ark yapmıştı. Testisini dolduruyor, suyu arklara döküyor ve bin bir güçlükle bir kıymeti harbiyesi olmayan bir sonuç elde ediyordu. Bilge adam bahçıvana şöyle dedi;

Günde yüz arka su verebileceğin ve daha az meşakkatle sonuç alabileceğin bir alet var. Ondan yaralanmak istemez misin?

Bahçıvan kafasını kaldırarak sordu;

Nasıl?

Bilge şöyle cevap verdi;

Arkası ağır ve ucu tahtadan bir piramit yap, bu yöntemle daha çok su elde edersin. Buna zincirle çekme yöntemi derler.

Yaşlı bahçıvan önce şaşırıp sonra tebessümle şöyle cevap verdi;

Üstadım dedi ki;

Kim makineden yararlanırsa, işlerini makine gibi yapar. Kim işlerini makine gibi yaparsa kalbi makineye döner. Kimin kalbi makineleşirse masumiyetini yitirir. Kim masumiyetini yitirirse zihni ve ruhu sarsılır. Sarsılmış zihin, sarsılmış ruh doğaya uygun değildir. Bu işten habersiz olduğum için değil, ama onu kullanmaktan hayâ ediyorum.3

 

Kaynakça

1-Wegner D., Raymond P., Erber R., Transactive Memory in Close Relationship, Journal of Personality and Social Psychology 1991, Vol. 61, No. 6, 923-929

2-Wegner D., Sparrow B., Liu J., Google Effects on Memory: Cognitive Consequences oh Having Information at Our Fingerprints, Vol. 333 SCIENCE, 5 August 2011

3-https://www.youtube.com/watch?v=GQdVimXfTzM, 30.11.2020

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle