Kadir Gecesi

Kadir Ne Demektir?

Fahreddin Râzî (rh), Tefsir’inde, bu geceye Kadir gecesi denmesinin nedeni hususunda şu görüşleri kaydetmiştir:

“1- Bu gece, işlerin ve hükümlerin takdir edildiği gecedir. Nitekim Atâ (rh), İbn Abbas’ın (ra) şöyle dediğini rivayet etmektedir: ‘Allah Teâlâ, o sene yağacak yağmuru, verilecek rızkı, ölmeyi ve diriltmeyi, gelecek senenin takdirini yapmaktadır’. Bunun benzeri, Allah Teâlâ‘nın: “O gece, her hikmetli iş ayrılır” (44/Duhan, 4) kavlidir. İyi bil ki, Allah Teâlâ‘nın takdiri o gece meydana gelmez. Çünkü Allah Teâlâ ezelde, gökleri yaratmazdan önce kaderleri takdir etmiştir. Asıl maksad, kaderlerin o gece meleklere açıklanmasıdır. Levh el-Mahfuz’a yazılması o gece olur. Bu görüş bütün ulemanın tercih ettiği görüştür.

2- Zührî’den (rh) nakledilir ki, o: ‘Kadir gecesi, şeref ve azamet gecesi anlamına gelir’, demiştir. Nitekim Arablarda, ‘falancanın yanında falancanın kadri vardır’, denildiği zaman, ‘şerefi ve yeri vardır’, denilmek istenir. ‘Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır’ kavli de buna delâlet eder. Ancak bu görüş de iki veche muhtemeldir: a- Bu kıymet ve şeref fail ile ilgilidir. Yani o gecede itaatle Allah’a yaklaşanların değeri ve şerefi fazla olur, anlamına gelir. b- Bu, fiil ile ilgilidir. Yani o gecedeki itaatin kadri çok, şerefi fazla demek olur. Ebu Bekr el-Verrâk’tan nakledilir ki: ‘Bu geceye Kadir gecesi adının verilmesi; o gecede kadri büyük/kıymetli bir kitabın, kadri büyük bir meleğin diliyle, kadri büyük bir ümmete indirilmiş olmasındandır. Belki de Allah Teâlâ‘nın ‘kadr’ kelimesi bu sûrede üç kere zikretmesinin sebebi budur.

3- Kadir gecesi darlık gecesidir. Çünkü o gece yeryüzü, inen melekleri istiab edememekte [içine sığdıramamakta], yeryüzü dar gelmektedir.”1

Kadir Gecesi Neden Gizlenmiştir?

İbn Kesir (rh), Tefsir’ine, Kadir gecesinin Ramazan ayının ilk gecesi; 17., 19. geceleri; son on gecesinde, son on günün tek gecelerinde, son yedi gecesinde, 21., 23., 24., 25., 27., 29. gecelerde ve son gecesinde olduğuna dair rivayetleri kaydetmiş2 ve şöyle demiştir:

“Muaviye, İbn Ömer, İbn Abbas ve diğerleri kanalıyla Resulullah (s.a.v.)’ın, Kadir gecesinin 27. gece olduğuna dair haberleri nakledilir. Selef’ten bir taifenin görüşü bu olduğu gibi, Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel’in mezhebinden büyük bir kitlenin de görüşü budur. (...) İmam Şafiî merhum bu rivayetler konusunda der ki: Soran kişi Peygambere: ‘Falanca gecede Kadir gecesi arayayım mı?’ dediği zaman, Peygamber cevab olarak: ‘Evet’ demiştir. Şu halde Kadir gecesi muayyen/belirlenmiş bir gecedir. Tirmizi bu anlamda bu hadisi ondan nakletmiştir. Ebu Kılâbe’nin de Kadir gecesinin son on gecede değiştiğini söylediği rivayet edilir. Ebu Kılâbe’nin naklettiği bu görüşü Malik, Sevri, Ahmed b.Hanbel, İshak b. Rahûyeh, Müzenî, Ebu Bekr b. Huzeyme ve başkalarının da dayandığı görüştür. Şafiî‘den nakledilen bir görüş de budur. Kâdî‘nin nakletmiş olduğu bu görüş doğruya daha yakındır. Allah en iyisini bilendir.”3

Râzî, yukarıdaki sorunun cevabına dair Tefsir’ine şunları kaydetmiştir:

“Allah Teâlâ bu geceyi birkaç sebepten gizlemiştir:

1- Allah Teâlâ diğer şeyleri gizlediği gibi bu geceyi de gizlemiştir. Nitekim Allah Teâlâ ibadetlerden rızasını gizlemiştir ki bütün ibadetlere rağbet edilsin. İsyanlarda da gazabını gizlemiştir ki bütün günahlardan kaçınılsın. İnsanlar arasında dostlarını gizlemiştir ki bütün insanlara saygı gösterilsin. Dualar arasında kabul ettiği duayı gizlemiştir ki bütün dualar yapılsın. İsimler arasında İsm-i A’zâm’ı gizlemiştir ki bütün isimlere saygı duyulsun. Namazlar arasında orta namazı [‘salât-ı vüsta’yı] gizlemiştir ki bütün namazlara dikkat edilsin. Tevbeler arasında kabul olanı gizlemiştir ki sorumlular çok tövbe etsinler. Canlılar arasında ölüm vaktini gizlemiştir ki mükellef ölümden korksun. İşte bu geceyi de aynı şekilde bütün Ramazan gecelerine saygı duyulsun diye gizlemiştir.

2- Sanki Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: ‘Ben sizin günahlara karşı ne kadar cür’etkâr olduğunuzu bildiğim için, eğer Kadir gecesini ta’yin etmiş olsaydım, belki de arzularınız sizi bu gecede isyana sürükler ve günaha dalardınız. Binaenaleyh sizin o geceyi bilmenize rağmen günah işlemeniz, bilmeksizin günah işlemenizden daha ağırdır. Bu sebeple o geceyi gizledim. Rivayet edilir ki: Hz. Peygamber mescide girdiğinde bir kişinin uyuduğunu görmüş. ‘Ey Ali, onu uyandır da abdest alsın’, demiş. Hz. Ali onu uyandırmış. Sonra Hz. Ali demiş ki: ‘Ey Allah’ın Resulü, sen hayırlar konusunda hep önde olduğun halde onu niçin kendin uyandırmadın? Hz. Peygamber buyurmuş ki: ‘Onun seni reddetmesi [‘Kalkmıyorum!’, demesi] küfür olmaz. Ben emredersem, emri tutmadığı takdirde suçunun hafif olmasını istedim. Şimdi Peygamberin merhameti böyle olursa, Rab Teâlâ‘nın merhametini var sen buna kıyas et. Sanki Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: Kadir gecesini bilir de o gecede itaat edersen, bin aylık sevabı kazanırsın. İsyan edersen de bin aylık azabı hak edersin.(Bunun için saklı tuttum...) Azabın def’i, sevabın elde edilmesinden daha evlâdır’.

3- ‘Mükellef, o geceyi araştırmada iyice gayret göstersin ve böylece de sa’y ü gayretine mukabil mükâfat kazansın diye, Ben, bu geceyi saklı tutum’, demektir.

4- Kul, Kadir gecesini kesin olarak bilmezse, Kadir gecesi olma ümidiyle bütün Ramazan gecelerinde ibadet etmeye çalışır. Ve bu durumuyla Allah Teâlâ, melekleri onlara imrendirir. Ve buyurur ki: ‘Siz, onların yeryüzünü fesada vereceklerini ve kan akıtacaklarını söylemiştiniz. Halbuki onların bilinmeyen bir gece hususundaki gayretlerini gördünüz, nasıldır!.. Ya Ben o geceyi kendileri için bilinir kılsaydım, o zaman gayretleri nasıl olurdu?!..’, der. İşte böylece Allah Teâlâ‘nın meleklere hitaben söylemiş olduğu: “Sizin bilmediklerinizi Ben bilirim” (2/Bakara,30) kavlinin/ayetinin sırrı açığa çıkmıştır.”4

Dipnotlar: 1) Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, XXIII, 281. Ayrıca bkz. İbn Kesir, Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, XV, 8552; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, IX, 339-40. 2) İbn Kesir, a.g.e., XV, 8544-46. Ayırca bkz. Rudanî, Cem’ul-Fevâid min Câmi’il-usûl ve Mecma’iz-Zevâid, II, 68-72, Hadis nr. 3070-3111. Konu ile ilgili hadisler için bkz. Buhari, Fadlu Leyletü’l-Kadr, 2,3; İ’tikâf, 1,9,13-4; Müslim, Siyâm, 205-8, 213-15, 217-8, 220; İ’tikâf, 2,5; İmam Malik, İ’tikâf, 12; Ebu Davud, Sünen, Hadis nr.1378-79, 1384; Tirmizi, Sünen, Hadis nr.793-4, 3351; Ahmed, Müsned, II, 519; IV, 12; V, 318, 321, 324; Bezzar, Hadis nr. 1030; İbn Huzeyme, Hadis nr. 2194; Ebu Davud et-Tayalisi, Hadis nr. 2545. 3) İbn Kesir, a.g.e., XV, 8546-47. 4) Râzi, a.g.e., XXIII, 281-82

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle