Likâullah Çaba İster

Dünyayı âhirete tercih ederek sadece dünya öncelikle bir hayat yaşayanların sonunda yaşayacakları pişmanlıklar bütün tafsilatıyla anlatılırken dünyayı bir vasıta ve imkân olarak görüp âhiret öncelikli hayat yaşayanların ise nâil olacakları ebedî mutluluk hem ilahî beyanlarla bildirilmekte hem de nebevî beyanlarla müjdelemektedir.

İslam âmentüsünün/inanç bütünlüğünün ulûhiyet ve nübüvvet esaslarından sonra en önemli bölümü âhiret telakkisidir. İnsan için yaşadığı, nefes alıp verdiği, varlığını bizzat hissettiği bir hayat vardır ki; ona dünya hayatı deniyor. O hayatın gerçekliğine kimse şüphe etmiyor. Bu hayatı diğer canlılarla beraber yaşıyor. O canlılar içinde 5-13 gün arası yaşayanlar olduğu gibi okyanus midyesi gibi 410 yıl yaşayanlar da bulunmakta. İnsan ise birkaç dakika yaşayabildiği gibi nihai olarak 100 yaşını geçen de pek az kimse olabiliyor. Yüce Yaratıcı bütün yaşattıklarına bir ömür tayin etmiş. Bu ilâhi kanuna içinde yaşadığımız âlem de tâbi şüphesiz. Pek azına bilgimizin ulaştığı içinde yaşanılan bu âlem de bir gün sona erecek. Ya sonrası? Sonrası inananlar için yeni ebedi bir hayat, inanmayanlar içinse çözülemeyen sorular…

Yüce kitabımız insana önce kendisini doğru okumasını, bu okuyuşla Rabbine iman etmesini, Rabbinden kendisine ulaşan ilahi beyanlarla dünya, dünya ötesi ve bütün varlık hakkında hakikatin özünü bulmasını beyan eder. İnsanın en büyük yanılgısının da hayatı bu dünyadan ve burada olup bitenden ibaret telakki etmesi olarak görür. Tekrar tekrar insanın bu yanılgısı da kendisine hatırlatılır. Geçici dünyanın ebedî âlem için insana ikram edilmiş bir fırsatlar köprüsü olduğu bildirilir ve hep insan ikaz edilir: “Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz. Oysa Allah âhireti (kazanmanızı) istiyor.” (Enfal, 67) ve “Fakat siz dünya hayatını (âhirete) tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir.” (A’lâ, 16-17)

Rûm Suresinde ise insanın gafleti açıkça belirtilir: “Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü bilirler. Âhiretten ise tamamen gâfildirler.”  (Rûm,7) Ve; “İşte onların erişebileceği bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabb'in, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayette olanı da çok iyi bilir.” (Necm, 30) Ayette “erişilebilecek şey” olarak ifade edilen sınırlı bilgi; dünyayı âhirete tercih etmek olarak tefsir edilmektedir.

Âhiret hayatı ile ilgili bir başka kelime ise likâullah, yani Allah'ın huzuruna çıkmak, O’na kavuşmaktır. Burada da iki insan tavrından bahsedilir. Bir tavır O’nu inkârdır. Ancak, “Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını suçlarını yüklenerek ‘hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!’ diyecekler. Dikkat edin yüklendikleri günah yükü ne kötüdür.” (Enam, 31)

Diğer bir tavır ise o likâyı/kavuşmayı ümit etmektir. Ne var ki bunun gerçekleşmesi için de elbette bir çaba ortaya koymak gerekir. Bu çaba: “De ki; Ben ancak sizin gibi bir beşerim. (Şu kadar ki) bana yalnız “ilahınız bir tek ilahtır” diye vahyolundu. (Onun için) artık kim Rabbine kavuşmayı ümit ve arzu ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibadette (hiç kimseyi, hiçbir şeyi) ortak tutmasın.” (Kehf/110) âyet-i kerimesi ile bildirildiği şekilde hayat boyu o kavuşmaya bize hazırlayacak sâlih amellere devam etmektir.

Cenab-ı Hak, sevgili Habibine de “Şüphesiz âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.” (Duha, 4) buyurmuş, Kâinatın Fahr-i Ebedîsi de ümmetine hep bir ebediyet yolcusu olduğunu hatırlatmıştır.

Bir taraftan ilahî beyanlar diğer taraftan o ilahî beyanların ışığındaki nebevî hatırlatmalar gerçek bir dünya ve âhiretin telakkisi noktasında mü’minleri uyarmaktadır. Dünyayı âhirete tercih ederek sadece dünya öncelikle bir hayat yaşayanların sonunda yaşayacakları pişmanlıklar bütün tafsilatıyla anlatılırken dünyayı bir vasıta ve imkân olarak görüp âhiret öncelikli hayat yaşayanların ise nâil olacakları ebedî mutluluk hem ilahî beyanlarla bildirilmekte hem de nebevî beyanlarla müjdelemektedir

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin Medine-i Münevvere’ye teşriflerindeki ilk durakları olan Kuba'daki ilk mesajları yine önce mü’minleri öte âlemin ince hesabı noktasında uyarmak sonra da o âlem için nasıl bir hazırlık yapılması gerektiğini beyan etmek olmuştur:

Ey insanlar!

Sağlığınızda âhiretiniz için hazırlık yapın. Muhakkak her biriniz ölecek ve sürüsünü çobansız bırakacaktır. Sonra Allah ona tercümansız ve vasıtasız olarak diyecek ki; “Benim Rasulüm gelip de size emirlerimi bildirmedi mi? Ben sana mal mülk verdim. Pek çok iyiliklerde, ihsanlarda bulundum. Sen kendin için ne getirdin? Bu sual ile karşılaşan herkes sağa sola bakacak, bir şey göremeyecek, önüne baktığı zaman da cehennemi görecek.

O halde uyanınız! Kim yarım hurma ile dahi ateşten korunmaya muktedir ise onu yapsın. Kim ki o yarım hurmayı da bulamazsa bari tatlı bir söz söyleyerek iyilik etmeye çalışsın. Çünkü bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir.”

Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- zaman zaman âhiret sahnelerini anlatırken sahabiler gözyaşlarına boğulur fakat yine âhiret sahnelerini anlatırken hissettikleri mânevî neş’e, Allah'a kavuşma arzuları ile de mallarını canlarını cennet mukabilinde Cenab-ı Hakk’a vermekten büyük haz duyarlardı. En büyük arzuları da ebedî hayatlarında dünya hayatını beraber yaşadıkları nebiler sultanı Efendimizle orada beraber olabilmekti.

Sevgili Efendimiz bütün ümmeti için bir yol haritası çizerek buyurmuşlardır ki;

Kimin endişesi âhiret olursa Allah zenginliği onun kalbine koyar. İşlerini dağınıklıktan kurtarır ve dünya ona boyun eğerek gelir. Her kimin kaygısı da dünya olursa Allah fakirliği onun gözü önüne koyar. Kendisini derbeder eder, dünyadan da kendisine ancak takdir edilen kadarı gelir.” (Tirmizi)

Ger dilersen nâr-ı dûzahdan necât/Ahmed ü âl-i Abâ’ya ver salât (M. Es’ad Erbilî)

PAYLAŞ:                

Abdullah Sert

Abdullah Sert Bey 1948 yılında Kütahya-Tavşanlı’da doğdu. İlk ve orta tahsilini Tavşanlı’da, lise tahsilini de Balıkesir İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. 1966 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle