Allah Teâlâ buyuruyor:
“Cümle mescitler Allah Teâlâ’ya mahsusdur. Hal böyle olunca siz mescitlerde Allah Teâlâ ile beraber hiçbir kimseye ibâdet etmeyin.” (Cin Sûresi, 18) Yani, ey ibâdetle mükellef olan ins ü cin, siz bilin ki ibâdet için, bina kılınan mescitlerin hepsi Allah Teâlâ’ya mahsustur. Binaenaleyh mescitlerde Allah Teâlâ’ya ibâdet ederken Cenab-ı Allah ile berâber başka bir kimseye daha ibâdet etmeyin. Allah Teâlâ’ya şirk etmeyiniz, demektir. Yehûd ve Nasârâ mâbedlerinde Cenâb-ı Allâh’a şirk ettiklerinden Hak Teâlâ hazretleri bu âyet-i celîlede şirkten nehyile ihlas üzere ibâdet olunmasını emir buyuruyor.
İmam-ı Hasan -radıyallahu anh-’ın rivâyetine nazaran mesâcidle murad secde mümkün olan her yerdir, yer yüzünün kâffesine şâmildir. Zîra Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Benim için yeryüzünün küllîsi mescit kılındı.” buyurmuşlardır.
Bu da Hâtemü’l-enbiyâ -sallallâhu teâlâ aleyhi ve sellem- Efendimizin hasâis-i nebeviyyelerindendir. Diğer ümem-i sâlifede ibâdet yalnız mescitte îfâ olunurdu.
Cenâb-ı Allâh’ın halkettiği hiçbir yerde Cenâb-ı Allah’tan gayriye ibâdet etmek ve tapmak câiz olamayacağı bu âyet-i celîlede beyan buyurulmuştur.
Bu âyet-i celîlede; mescide giren kimseye zikretmesi emri vardır. Zîra “Allah’la berâber gayriyi çağırmayın.” demek “Allah Teâlâ’yı çağırın, O’nu anın, O’nu zikredin.” demektir. Şirkten nehyetmek, tevhidle emretmektir. Binâenaleyh mescid-i şerîfe giren kimsenin bu âyet-i celîleye imtisâlen tevhidle girmesinin sünnet olduğu Fahr-i Râzî’nin beyânâtındandır.
Câmiye girerken sağ ayakla girmek ve çıkarken de sol ayakla çıkmak sünnettir.
**
İmam-ı Süfyân-ı Sevrî bir gün mescide girerken sol ayağını basıp girdi. Hâtiften bir ses işitti ki:
– Yâ Sevrî, niçin evvel sağ ayağını basıp girmedin!”
Adı Sevr kaldı. Süfyân o âvâzı işitince aklı gitti. Sonra aklı başına gelince eliyle sakalını tutup yüzüne bir tokat vurdu.
– Bir sünnet terk edip edepsizlik etmekle adını sevrî koydular, daha ziyâde edepsizlik eder isen kıyas eyle ki ne derler, dedi. İşte bu âyet-i celîle ki:
“Mescitler Allah Teâlâ’ya mahsustur. Siz mescitlerde Allah Teâlâ ile berâber hiçbir kimseye ibâdet etmeyin.” buyurulmuştur.
Sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Efendimiz:
-“Rabbimin beytinde yani mescitte beni tâzim etmeyiniz.” buyurmuştur. Bu hadîs-i nebevîye binâen selef-i sâlihîn de tilmizlerine kendileri için kıyam edilmemesini tavsiye etmişlerdir. Binâenaleyh câmide, mescitte hiçbir şahsa kıyâm etmek câiz değildir.
Hazret-i Enes -radıyallahu anh- diyor ki: Birisi Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e sordu:
– Biz müslümanlardan birisi mü’min kardeşine ve bir dostuna mülâki olunca ona tâzimen eğilmeli midir?
– Hayır eğilmemelidir, buyurdu. O kimse yine sordu:
– Onu kucaklayıp öpmeli midir?
Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- efendimiz de:
– Hayır, diye cevap verdi.
Tekrar o kimse:
– Musâfaha edip el tutuşmalı mıdır?
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu son suâle cevâben:
– Evet, diye tasdik ve tasvip buyurdu. Binâenaleyh karşılaştığı bir mü’min kardeşine tâzim için eğilmek yoktur.
(Musâhabe-4, s.27, Mahmud Sâmî Ramazanoğlu)
YORUMLAR