Mehmet Haydaroğlu Ağabeyin Ardından ...

Hayat tarzlarıyla güzel örnekler ortaya koyan, etraflarını aydınlatan, beraber olmaya doyamadığımız güzel insanlardan birisi olan Mehmet Haydaroğlu ağabeyimiz, 86 yıllık ömrünün ardından Ramazan-ı Şerif’in 27. günü “İrciî” davetine icabet ederek bizi hüzünlendirdi.

Mehmet ağabeyimiz bir taraftan Beşiktaş bölgesindeki manevi hizmetleri kâmilen ifa ederken bir taraftan da yaşadığı hadiselerden hatıralarla derlediği bilgileri dostlarıyla paylaşır, anlattığı ibretlik olaylarla çok sevdiği gençlere, vizyonlarını genişletecek açılımlar sağlamaya çalışırdı.

Mehmet Haydaroğlu ağabeyimiz, 1935 yılında Konya Hâdim’de dünyaya gelmiştir. Dedesi Ali Efendi “Mehmet benimdir, onu ben yetiştireceğim” der. Dedesinin yörenin önemli tacirlerindendir. Kendisini de küçük yaşlarda ticari hayata alıştırır, sorumluluk verir.

“Hacı babam” dediği Dedesi Ali Efendi, 1912 yılında gönüllü olarak orduya katılmış ve 8 yıl boyunca Trablusgarp, Çanakkale, Kût-ül Amâre gibi cephelerde çarpışmış bir vatan sevdalısıdır. Bizler aynı sevdanın izlerini Mehmet Ağabeyimizin sohbetlerinde de hissederdik.

Eğitimini Konya’da Ticaret Lisesinde, ardından İstanbul’da Yüksek Ticaret Mektebinde tamamlayan Mehmet Ağabeyimiz iyi derecedeki Fransızcası ve vatani görevi esnasında Kore’de bulunduğu süre zarfında öğrendiği İngilizcesi ile askerlik dönüşü atıldığı aktif ticaretin içindeki yüksek performansı ile dikkat çekmiştir. Traktör ithalatı ile başlayan, Konya’ya traktör fabrikası kurma girişimleriyle devam eden, İstanbul’da tekstil sektöründeki faaliyetleri, Topbaş ailesi ile ortak yürüttükleri ticari işler, Almanya, İngiltere, Irak gibi ülkelerle dış ticaret gibi dolu dolu bir ticari hayatın içinde “El kârda, gönül yârda” düsturunun güzel bir örneğiydi. Irak’ta yürütülen işlerin takibi için gittiği Bağdat’ta O’nu bulmak isteyenler, sürekli kaldığı otelde değil de, namaz vakitlerinde Abdülkadir Geylani hazretlerinin yanında, türbesinde bulurdu. Yine Irak’ta çeşitli ülkelerden iş adamlarının bir araya geldiği davette, başköşeye oturtulduğunu “Sen Osmanlı’yı temsil ediyorsun. Buraya oturmaya en lâyık sensin” diyerek kendisine hürmet gösterildiğini anlatırken ümmetin her dönem bizlerden beklentisini ortaya koyan güzel bir örnek sunardı.

Aktif iş hayatını tamamladıktan sonra vakıf, hizmet ve infak, faaliyetlerine daha fazla zaman ayırabilmenin de bereketiyle etrafındaki dul, yetim, ihtiyaç sahibi komşularına gizlice yardımlarda bulunur, talebe evleri oluşturmaya gayret eder, kendisine ait evlerden bazılarını bu yolda hizmete sunardı. Gece yarılarına kadar ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağı kömürlerin sevkiyatını bizzat takip eder, işlerin Allah rızasına muvafık yürütülmesi hususunda titiz davranırdı.

Yıldız Parkı’ndaki sokak hayvanları için her gün iki kova sakatat, pişirilip hazırlanmış olarak bizzat kendisi tarafından Çırağan’daki ikametgahından parka kadar taşınır, hayvanlara servis edilirdi. Yorucu bir efor gerektiren bu hizmeti, sağlık sorunları nedeniyle doktorları tarafından yasaklanıncaya kadar 10 yıldan fazla devam ettiren ağabeyimiz, parkta hayvanlarla meşgul olduğu zamanlarda bambaşka alemler müşahede ettiğini dile getirirdi. Sokak hayvanlarıyla ilgili bu hizmetlerinde ‘’Yaratan’dan ötürü yaratılanı sevmenin’’ gerçek örneğini görürdünüz.

Muhtereme refikaları Mürşide Haydaroğlu hanımefendi. Pek çok örneklerle dolu hayatının temel dinamiğinin küçük yaşlardan beri içerisinde bulunduğu islâmî çevre, Hacı Veyiszade gibi salih insanlar ile birliktelikler, dönemin sıkıntılarına rağmen alınan Kur’an dersleri ve aldığı tasavvufî eğitimle şekillendiğini ifade eder. Kendi ifadeleriyle: ağabeyimizin yolu muhterem üstazlarımız Mahmud Sami Efendi ve Musa Topbaş Efendilerle kesişmemiş olsaydı muhtemelen bir salon adamı olarak devam edecekti.

Yine muhtereme refikalarının ifadeleriyle O, dostluğuna güvenilir, vefakâr, gayretli bir refik idi. Tembellik bilmezdi. En hasta zamanlarında bile hamd halinde idi. Kimseyi aşağılamaz, daha çok onurlandırır ve taltif ederdi. Komşularıyla ve insanlarla iyi geçimin yollarını bilirdi. İbadet ve muamelatında cesur ve dirayetli idi. Giyim kuşamındaki titizliği, sohbetlerindeki nezaketi ile İstanbul beyefendilerinin son temsilcilerindendi.

Mehmet Haydaroğlu ağabeyimizi rahmetle anarken, sohbetlerinden sonra özel defterinden okuduğu dualardan biriyle ve fâtihalarımızla kendisini yâd edelim:

“Ey Rabbimiz! Bizi hidayet yolunda hata işlemekten masûn kıl. Nefis ve hevânın pençesine düşmekten muhafaza et. Seni yakinen ârif olanlardan kıl. Hidayet yolunda senin emirlerini imtisâl edenlerden kıl. Bizi sana yönelt. Senden gayrilerden ve senden uzak olanlardan, dostlarından gayrilerden de bizi uzak kıl. Âmîn.”

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle