Kalbi Diri Tutmanın Esasları

Kalbin devâsı beştir:

1- Kur’ân’ı mânâsını düşünerek okumak.

2- Açlığa riâyet etmek.

3- Allah’ı çok zikretmek.

4- Seher vaktinde Allâh’a tazarrû ve niyâzda bulunmak. Gece ibâdet etmek.

5- Sâlihlerle oturmak.

Bunlara riâyet eden kalb hastalığına dûçâr olmaz. Mü’min, kalb hastalarına bunları tavsiye etmeli ve mezmûm sıfatlardan kurtulmaya sa’y etmelidir. Bilesin ki nîmet, kadrini bilmeyenin ve şükrünü edâ etmeyenin elinden alınır. Akıllı olan; her haline dikkat edip içinde bulunduğu zamanı değerlendirmeye sa’y eden ve tûl-i emeli terk edendir. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “Zekî insan nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışandır. Fâcir ise nefsini hevâsına tâbî kılandır.” buyurmuşlardır.54

Hadîste vârid olmuşdur ki:

“Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil:

1- İhtiyarlamadan evvel gençliğin kıymetini bil.

2- Hastalanmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil.

3- Meşgûliyetten evvel boş vaktinin kıymetini bil.

4- Fakr u zarûrete düşmeden evvel elindekinin kıymetini bil.

5- Ölmeden evvel hayatının kıymetini bil.”

Rasûlullah’ın şu hadîsi üzerinde düşün:

“Beş şey, beş şeyin bedelidir:

1- Fâiz yenilmesi çoğaldığı vakit âfetler ve zelzeleler artar.

2- Hâkimler zulmettikleri vakit yağmurlar azalır, kahtlık olur.

3- Zinâ çoğaldığı vakit ölüm artar.5

4- Zekât verilmediği vakit hayvanlar helâk olur.

5- Zimmîlere zulmedildiği vakit devlet onların eline geçer.”

İmâm-ı Şafiî demiştir ki:

Tâûn’un en güzel tedâvi usulü Cenâb-ı Hakk’ı tesbih etmektir. Kul hatâ ve günâhlarını itiraf ederek istiğfar, tesbih ve zikir ile meşgul olur. Çünkü Cenâb-ı Hak Yûnus -aleyhisselâm-hakkında: “Eğer o tesbih edicilerden olmasa idi balığın karnında ölüler diriltilinceye kadar kalacaktı.” (Saffat Sûesi, 143-144) Yani o sıkıntısı ve hastalığı devâm edecekti, buyurmuştur. Aynı şekilde hastanın, Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimize çok çok salavât-ı şerîfe getirmesi lâzımdır. Fakat bu gibi tedâviler kulun zâhiriyle bâtını muvâfakat halinde bulunduğu takdirde, yani kul tam inanarak yaptığı takdirde müessir olur.

Bu hastalığa tutulmakla ölümün temennî edilmesinden Allah ve Rasûlü men etmişlerdir. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Sizden birinize bir hastalık geldiği vakit ölümü temenni etmesin. Şayet muhakkak bir şey demesi lâzım gelirse ancak; “Allâh’ım, hakkımda hayat hayırlı olacaksa beni yaşat, vefat hayırlı olduğu vakit de vefat ettir.” desin.” buyurmuştur.

İşte akıl sâhiplerine gereken, ilim, vaaz u nasihat meclislerine devâm ederek kalbini kasvetten kurtarmak ve zikrullaha devâm ile kalbini öğütlerden istifade edecek hale getirmek ve sünnet-i seniyyeye tam sarılmaktır. Ölümü de çok hatırlamalıdır. Çünkü ölümü hatırlamak lezzetleri giderir ve insanı dünyada her şeye esef etmekten kurtarır, âhiret tedârikine sevk eder. İşte bize gereken kalblerimizi ve bedenimizi hakîkî hayata ehil hale getirmeye çalışmaktır. Hasta olan kimsenin şu beş şeyi iyice düşünerek kendisine istikâmet vermesi lâzımdır:

1- Nefsini mâsıyetlerden menetmelidir.

2- Dünyadan aza kanâat edip râzı olmalıdır.

3- İbâdetlere harîs olmalıdır.

4- Sâlihlere muhabbet etmelidir.

5- Duâyı çok yapmalı ve her muradını Allah’tan istemelidir.

Bilesin ki fâiz dünyaya karşı hırsı artırır. Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem- yine: “Eğer Âdemoğlu’nun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Muhakkak ki onun karnını topraktan başka bir şey doldurmaz.” buyurmuşlardır. (Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musâhabe-4, s. 153)

 

PAYLAŞ:                

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu

Adana’da doğdu. Babası Ramazanoğulları diye bilinen aileden Müctebâ Bey, annesi Ümmügülsüm Hanım’dır. Adana’da rüşdiye ve idâdîde okuduktan sonra İstanbul’a gidip Dârülfünun Hukuk Fakültesi’ne kaydold

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle