Gazze’de Şehit Şehidi Defnediyor

Arz-ı mev’ûd, vaat edilen topraklar anlamına gelen bir tabirdir. Muharref Tevrat’ta yer alan ve başlangıçta Kenan diyarı olarak bilinen bu bölgenin sınırları tartışmalıdır. Modern çağın kanseri olarak görebileceğimiz Siyonizm’in ilham kaynağı arz- mev’ûd’dur. Ortadoğu’nun kalbine hançer gibi saplanmış terör devletinin yayılma ideolojisi de bu vaat edilmiş topraklar kavramına dayanmaktadır.

Kur’ân’da herhangi bir kavme vaat edilmiş yerden daha ziyade Allah’ın vaadinin şartlarının öne çıkarıldığını görürüz. Arza belli bir kavim ya da millet değil sâlih kullar varis olacaktır. Herhangi bir yere varis olmak sabretmek ya da bozgunculuk çıkarmamak şartlarına bağlıdır. Dolayısıyla bir arz’ı mevûd değil bir ahd-i mev’ud söz konusudur. Ahd-i mev’ûd, Allah’ın kulları ile yaptığı ahittir.

Allah, insanları kendisine kulluk etsinler diye yaratmış ve onlara malları ve canları karşılığında bir vaatte bulunmuştur. O vaat, nimetler içerisindeki sonsuz hayattır. İnsanları geleceğinde asla şüphe olmayan bir günde kesinlikle bir araya toplayacak Rabbimiz iman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere yerleştirecek, inkârcıları ise sonsuz azaba duçar kılacaktır.

Gazze’de, dünyanın müstekbirlerine sırtını dayamış Siyonist zalimlerin vahşeti karşısında bir avuç mü’min destan yazıyor. Bütün yokluk, yalnızlık ve garipliğe rağmen bu izzetli mü’minlerin cihadı bütün insanlığa bir kez daha Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu ispat ediyor. Şehadete tereddütsüz yürüyen yiğitler, Allah’a iman etmenin ne muhteşem bir güç olduğunu gösteriyor, kıyamları ile dünyaya şu dünyanın ve dünya ötesi hayatın ne anlama geldiğini öğretiyorlar.

Herkesin zihnini ve kalbini savrulmuş ekinlere döndüren manzaralar Gazzelilerin imanlarını ve teslimiyetlerini artırıyor. Gazze’de ailesinden 30’dan fazla şehit vermiş, kendisi de zalimlerin bombardımanında iki ayağını kaybetmiş bir genç: “Gazze’de şehidin cenazesini şehit kaldırır. Şehidi şehit yıkar. Şehidi şehit defneder. Şehit cenazesine taziyeye şehit gider” diyordu. İman, Allah ve Rasûlü’nün vaat ettiği ile yaşamak, ümitlenmek, ferahlamak, tatmin olmak ve hayatını sonlandırmaktır. Dünya ile ferahlayan, tatmin olan ve hayatı sadece buradan ibaret görenler imanı ne anlayabilir ne de tadabilirler.

Gazze’nin izzetli mü’minleri mü’min sadakatinin günümüzdeki temsilcileridir. Onlar Bedirde, Yermük’te, Malazgirt’te, Çanakkale’de canını vermek için sırasını vakarla bekleyenlerin şerefli kardeşleridir. Allah’ın vaadi değişmemiştir, değişmeyecektir. İnanmanın da inkârın da bedeli vardır. O bedele karşılık Allah’ın da bir vaadi ve cezası vardır. Allah’ın vaadi haktır. O hak vaat ne bir kavme ne de bir yere hasredilebilir. O bir keyfiyet ve liyakattir.

Üç ayların bereketli iklimine giriyoruz. Zamanı insanlar arasında döndüren Rabbimizden bu mübarek zamanları vaadinin hak olduğuna dair şahitliğimizi tahkim edeceğimiz bir istifade iklimine dönüştürmesini niyaz ediyoruz. Yüreğimizin kanadığı, vicdanımızın sıkıştığı demlerde Rabbimizin vaadi ile ferahlamalı ve o vaatle dünyanın üzerine yürümeliyiz. Tıpkı Gazzeliler gibi… Bu düşünce ve hislerle Regaip Kandilinizi tebrik ederiz. Bir sonraki sayıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle