Eğitim, proje ve kalkınma alanlarında “etki analizi” önemli bir konudur. Sarf edilen kaynakların nasıl bir neticeye matuf olduğunu genellikle sayılar üzerinden izah eden bu analizde faraza tertip ettiğiniz bir eğitim programına dair şöyle sorular sorulur: Kaç kişi katıldı? Kaç kişi mezun oldu? Ne kadar kaynak harcandı? Sayılar bir faaliyetin verimliliği açısından tabii ki önemlidir; ancak tek başına bir mânâ taşımaz. Keyfiyet olmadan kemiyet boş bir göstergedir.
Rabbimiz “Her şeyi bir ölçüyle yarattık” (Kamer, 49) buyurur. Buradaki “ölçü” (kader, miktar, takdir) kavramı dengeyi ve hikmeti ifade eder. Ölçü sadece şekli değil mânâyı da düzenler. Dolayısıyla, Rabbimizin nizamı keyfiyet temelli bir nizamdır. Her şey yerli yerindedir, işlevindedir, maksadına uygundur. Kemiyetten daha ziyade keyfiyet öndedir. Nitekim Mülk Suresi’nin başında geçen “hanginizin ameli daha güzeldir” ifadesi, ölçünün kemiyet (nicelik) değil keyfiyet (nitelik) merkezli oluşunun açık bir delilidir.
Allah bizi çok amel işleyenin kim olduğunu görmek için değil, en güzel amel işleyenin kim olduğunu görmek için yaratmıştır. En güzel amel, ihsan kıvamındaki ameldir; bu amel hem iyi, hem doğru, hem de güzeldir. Böylesi bir amel kâmil kıvamındaki tam adamdan çıkar. Nakıs ya da yarım adamın ameli de kendisi gibi yarımdır. Tam adam; selim kalbi ve vahiyle aydınlanmış aklı ile amelini en güzel şekilde ortaya koymaya muvaffak olandır. Böyle bir adamı, yüz yarım adama değişmezsiniz, çünkü ameli ahsendir.
Ahsen amel, Allah’ı razı eden, insanları memnun eden, sahibinin de içini mamur eden ameldir. Allah’ın razı olması amelin şer-i şerife muvafakatine, insanları memnun etmesi onların hayır ve faydasına, sahibinin içini mamur etmesi ise samimi bir niyetle ifa edilmesine bağlıdır. Üç tarafı aynı anda memnun edecek böyle bir ahsen amele muvaffak olanlar tam adamlardır. O yüzden böyle amel herkese nasip olmaz. Ama bu ufuk insanın fıtratında meknuzdur. Bunu herkes ister ve sever.
Müslümanca yaşama sanatının bir şahikası olarak gördüğümüz Sâhib’ül-Vefâ Hâce Musa Efendi -rahmetullahi aleyh- bir tam adam örneğiydi. Hayatını tam adamlar yetiştirmeye adamış, böylelerinin meftunu olarak yaşamıştı. Gittiği yerlerde bina, tesis ya da rakamlardan daha ziyade tam adamlar görme arzusundaydı. Kapağa çektiğimiz sözü tam adam hasretinin ve birçok alanda işlerin neden sadra şifa verecek bir mahiyette tezahür etmediğinin veciz bir ifadesidir. Tam adam mevzusunu işlediğimiz bu sayı vesilesi ile Merhum Üstadımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Dergimiz izleme, görünme ve göstermenin norm haline geldiği bir çağda okuma, düşünme ve yaşatmanın çabası ile yoluna devam ediyor. Bu zor işte en büyük desteğimizin siz muhterem okuyucularımız olduğunu biliyoruz. Biz doğruyu, güzeli ve iyiyi tesirli ve cazip bir şekilde takdimle ahsen yayıncılık yapmaya devam edelim, sizden de kalbinize işleyenleri en yakınlarınızla paylaşıp saflarımızı çoğaltacağımız bir ahsen okuyuculuk umalım, böylece tam adamlık yolculuğumuz devam etsin. Bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar Allah’a emanet olunuz.
YORUMLAR